Röportaj: Yenilenebilir Enerji’nin üvey çocuğu BİYOKÜTLE

Hasan Yigit  

Yenilenebilir enerji sektörünün önemli alanlarından biri olan biyogaz kaynaklarından elektrik üretimi konusu Türkiye’de son zamanlarda yavaş yavaş ivme kazanmaya başladı.

Biyogaz kaynakları nedir önce ona bir bakalım. Başlıca biyogaz kaynakları inek gübresi, yumurta tavuğu gübresi, mezbaha atıkları, süt işleme tesisi atıkları, gıda işleme tesisleri atıkları. arıtma çamurları, çöp depolama sahaları. Her türlü organik atıklar…

Dünyada yenilenebilir enerji alanında biyogaz üretiminin lideri Almanya dır. Yaklaşık 7 bin biyogaz tesisinden elektrik üretimi yapılmaktadır. Almanya da yeni kurulan biyogaz tesisleri ise, elektrik üretimi yerine biyogazı karbondioksitten arındırarak, doğal gaza çevirme işlevini görmektedir. Ayrıca, diğer tüm Avrupa ülkeleri, hızlı bir atılım yaparak organik atıkları biyogaza çevirme tesislerinin sayılarını arttırma çabası içindedirler.

Türkiye nerede?…

Bunun için sektörün içinde bulunan BiyogazDER – Biyogaz Yatırımlarını Geliştirme Derneği – Üyesi ve Solea Enerji’nin sahibi Kayhan Kalelioğlu Beyden Türkiye deki Biyogaz ile ilgili bilgi almak istedik.

Hasan Yiğit: Türkiyede biyogazdan enerji üretimi konusundaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kayhan Kalelioğlu: Türkiyede biyogazdan enerji üretimi uzun senelerden beri gündemdedir. Geçmiş senelerde yapılan bazı iyi niyetli girişimler, doğru planlama ve tespit yapılmadığından başarısız olmuştur. Bu başarısızlık ise, hem devlet kademesinde hem de yatırımcı tarafında isteksizlik oluşturmuştur. Biyogazder olarak, sektörü geliştirmek için yaptığımız çalışmalar sonucunda bir plan oluşturma çabası içindeyiz. Türkiyede biyogaz potansiyeli çok yüksek fakat bilindiği üzere, Avrupada biyogaz tesislerinde verim artırıcı olarak mısır sılajı kullanılır.İklimsel özellikleri nedeniyle, yağmur sayesinde mısır sılajı üretimleri de çok fazladır ve fiyatı da çok uygundur. Bizde mısır sılajı üretimi 14 milyon büyükbaşa yetmediği gibi, üretim maliyetleri de yüksektir.

Hasan Yiğit: Biyogaz kaynaklarının daha verimli ve etkin olarak değerlendirilmesi için neler yapılmalıdır?

Kayhan Kalelioğlu: Biyogaz kaynaklarının daha verimli ve etkin değerlendirilmesi için, her şeyden önce üç bakanlığın ortak çalışma yapması gerekmektedir. Tarım, enerji ve çevre bakanlıklarının ortak sorunu olan atık ve enerji master planı yapılmalı ve yurt içindeki bir kuruluştan danışmanlık alarak bölgesel stratejiler oluşturulmalıdır. Büyük ve küçük biyogaz sistemleri için ayrı yenilenebilir enerji kaynakları fiyatlandırması yapılması gerekir. Dışarıdan yatırımcılar için biyogaz yatırımı cazip hale getirilmelidir. Almanya artık mısır sılajının biyogaz tesislerine daha fazla katılmasını istemediğinden, 150 kilowata kadar olan tesislerde sadece inek gübresi ile çalışan çiftlik tipi biyogaz tesislerine 25 eurocent civarında fiyat desteği vermektedir. Bizde kalkınma ajansları, tarım bakanlığı ve ipard programları vasıtasıyla, son iki senedir atık ve yenilenebilir enerji projelerine hibe desteği verilmektedir. Birçok firma hibe bürokrasisinin çok fazla olmasından dolayı hibelerden yararlanamamaktadır. Ayrıca, hibe dışında kalan parayı bulmaları çok zor olmaktadır. İstenilen teminatları daha önceden tesis kurma ve yem maddesi alabilmek için verilen ipotekler nedeniyle sağlayamamaktadırlar. Küçük tesisler kurmanın diğer bir zorluğu ise, Türkiye genelinde bu iş tam yaygın olmadığından servis ve bakım hizmeti alma şansları düşük olmasıdır. Servis veren şirketler oluşsa bile ceplerinde para olmadığından ödeme yapamamaktadırlar ve dolayısıyla servis verenler hizmet vermemektedir. Büyük çiftlikler için bu sorun daha azdır çünkü teknik eleman istihdam edebilmektedirler.

Bu işin tek bir mantıklı çözümü vardır: Türkiye genelindeki kooperatifleri destekleyerek, atıkları olanları birleştirmek. İşin bu güne kadar göz ardı edilen önemli bir kısmı ise, kooperatiflerin ve birliklerin Türkiye de hiçbir yaptırım gücü olmamasıdır. Bu nedenle, kooperatifler ve birlikler hem zayıf kalmaktadırlar hem de insanlar kooperatiflerden yönetimde uzun süre kalanlar ve sadece kendi çıkarlarına göre hareket edenler yüzünden kooperatifçiliğe soğuk bakmaktadırlar. Burada bölgelerinde çok doğru işler yapan kooperatiflere haksızlık etmemek gerekmektedir. Bu kooperatiflerin tecrübelerinin diğer kooperatiflere aktarılması için çalışmalar yapılmalıdır ve bunlara birer kardeş kooperatif tesis edilmelidir. Enerji kooperatifçiliği bu işe çözüm gibi gözükse de ortaklık yapısı kurgusu yanlış kurulduğundan ve sadece lisanssız üretim yapabilecekleri için bizce biyokütle için kadük kalacaktır. Biyogaz tesislerini sadece elektrik üretebilen tesisler olarak görmek işin aslını tam görememektir. Biyokütle enerji sektörü dünyada yenilenebilir enerji sektörünün lokomotifi olmuştur ve olacaktır. İthalat gereksinimi olmayan bir sektördür. Girdisinden çıktısına kadar birçok faydası vardır.

Bu faydaları sırasıyla anlatmamız gerekirse, şunları söyleyebilirim:

1-Çevreye zarar veren tüm atıklar toplanarak kirlilik azaltılacak. Taşıma sektörü canlanacak ve kayıt altına alınacak ve binlerce istihdam sağlanacak.

2- Yer altı sularının kirlenmesi önlenecek, zararlı uçucuların üreme alanları azalacak ve dolayısıyla bunlarla yapılacak mücadelede kullanılan zehirli kimyasallar azalacak.

3- Enerji elektrik ve ısı olarak sisteme katılacak. İthalat rakamı düşecek ve cari açık azalacak.

4- Biyogaz tesislerinde fermente edilen organik atıklar fermente gübreye dönüşecek, tarım arazilerinin organik madde oranları ve tarımsal verimi artacak. Bu gübrede tohum yabancı tohumlar parçalandığı için, yabancı ot mücadelesi azalacak, kimyasal kullanım düşecek, nitrat parçalanacak ve yer altı sularına zarar vermeyecek. Sıvı gübre halinde toprağa döküldüğü için tarlaların yer altı suyu kullanma oranları azalacak.

5-Tesislerde makine, elektrik, ziraat ve çevre mühendisi kullanımı artacak ve genç nüfus büyük şehirlerde perişan olmaktan kurtarılıp, köylerde ve kasabalarda iş bulabilecekler.

6-Atıkların toplanmalarından ve üretim sonu ortaya çıkan bir çok ürünün satılmasından dolayı, devlet çok büyük oranda gelir vergisi, kurumlar vergisi, KDV ve sigorta primi tahsili imkanı bulacak ve kayıtlı ekonomi büyüyecek.

7-Biyogazın yanı sıra broiler atıkları, şehir çöpleri, tıbbi atıklar, tarımsal atıklar, sera atıkları, otel atıkları, kağıt fabrikası atıkları gibi birçok atık ise gazlaştırma yöntemi ile ortadan kaldırılabilecek ve bu işlemden elektrik, ısı, biyochar ve kül çıkacak. Biyochar toprak düzenleyici olarak kullanılacak. Kül ise, asfalta katkı maddesi olarak petrol türevlerinin kullanımı azaltacak. Atık toplama sahalarına vahşi depolama azalacak ve birçok değerli hammadde ekonomiye geri dönecek.

8-Doğaya metan atımı sıfırlanacak ve Türkiye karbon piyasalarından büyük gelirler elde etme imkanı bulacak.

9-Yerli teknoloji zamanla gelişecek ve Türkiye de istihdama büyük katkılar sağlayacak. Cari açığı azaltmak için büyük katkı sağlayacak.

Hasan Yiğit: Biyogaz kaynaklarından elektrik üretimi konusundaki enerji politikasıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Kayhan Kalelioğlu: Şu anda, bu konuda ciddi bir politika olmadığı kanaatindeyim. İlgili kuruluşların ve bu konuda ki uzmanların fikri alınmadan yapılan çalışmalar gelişme sürecine sekte vurmaktadır.

Hasan Yiğit: Biyogazdan enerji üretimiyle ilgili olarak yapılan Ar-Ge çalışmaları yeterli buluyor musunuz?

Kayhan Kalelioğlu: Biyogaz için büyük Ar-Ge çalışmaları yapmanın gereği olduğunu zannetmiyorum çünkü, metan gazının oluşum sistemi mezofilik ve termofilik olarak senelerden beri bilinmektedir. Biyogaz tesisi kurmak ise, zaten mekanik montajdan ibarettir. Biyoteknik konusunda Ar-Ge çalışmaları yapılarak Türkiye de atık envanterinin çıkarılması ve bu bilgilerin firmalara sunulması gerekmektedir.

Hasan Yiğit: Biyogaz tesislerinin kurulması ve işletilmesi konusunda Türkiye’deki engeller nelerdir?

Biyogaz tesislerinin kurulması ve işletilmesi konusunda en önemli engel, atık güvenliğinin sağlanmasıdır. Birçok atık sahibi ellerindeki malı çok değerli zannetmekte ve bunları öylece vererek büyük gelirler elde edebileceklerini zannetmektedirler. Bir çoğu ise, bu atıklardan kurtulmak için üstüne para verdiği halde, tesis kuracak kişiler kendilerine geldiğinde üstüne para istemektedirler. Yatırım yapacak kişiler ise, sözleşme yapsalar ve cezai şartlar koysalar bile atık vermeyenin çiftliğinden zorla atığı alamayacakları için ve hukuk davalarının senelerce sürmesinden dolayı bu işten kaçmaktadırlar. Bir çok sektörde atıklar için bir çok kural koyulmuş olmasına rağmen, popülist politikalar yüzünden hayvancılık ve organik atık sektöründe kurallar ve cezalar olduğu halde uygulanmamaktadır. Uygulansa bile, bu kişilerin bu cezaları ödeyecek güçleri zaten mevcut değildir. Atıklar ulu orta çevreye atıldıkları halde kimse hesap sormaz iken siz atık tesisi kuracağım dediğinizde karşınıza, ÇED denilen ve binlerce engel çıkaran bir yapı ortaya çıkıyor. Kimsenin görmediği başka engeller ise, bu sektörün karşısında karteller bulunması. Bu karteller sırası ile uluslararası petrol karteli, doğalgaz karteli ve kimyevi gübre kartel. Şimdi de karşımıza iki yerli kartel çıkmaktadır: Bölgesel elektrik ve doğalgaz dağıtım kartelleri. Özellikle, bölgesel elektrik dağıtım firmaları, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu gereği yüksek fiyattan bu elektriği almamak için bir çok zorluk çıkarmakta ve özellikle lisanssız elektrik üretmek isteyen kişileri bıktırmaktadırlar. Enerji Bakanlığı, bu konuya el atarak tesislerin şartlara uygun yapıldığını onaylayarak insiyatifi dağıtım şirketlerine bırakmamalıdır. Bölgesel üretilen elektrik iletişim hattı kayıplarını azaltacağından, enerji verimliliği açısından çok önemlidir.

Sektörün gelişmesi için, ilk etapta Türkiyede kurulu olan süt kooperatifleri, tavukçular kooperatifleri ve birliklerinin atık toplama mecburiyetlerinin kanunla tespit edilmesi gerekmektedir. Her birine enerji kooperatifi kurma mecburiyeti getirilmelidir. Bu sayede, elinde atık olan kooperatifler yatırımcılarla masaya oturup verecekleri atık karşılığı ortaklık kurabilirler ve burada hatırı sayılı bir gelir elde ederler. Çiftçiler ise, ana üretimlerinden daha fazla geliri bu sayede elde edebilirler. Çiftçilerin gelir elde etmesi devletin vereceği desteklerin başka kaynaklara kaydırılması imkanını sağlayacaktır. Devletin hibeleri nedeniyle, birçok malzeme ve teçhizat üreticisi mallarını yüksek fiyata satmaktadır. Hibeler azalınca, bu teçhizat fiyatları da gerileyecektir.

Hasan Yiğit: Biyogazdan enerji üretiminin önümüzdeki 20 yıllık projeksiyon içerisinde yeri ve önemi ne olacaktır? Bugünkü şartlarda inanın bunu söylemek mümkün değil. Çözülmesi gereken atık toplam yasası, birliklerin mecburiyetleri, finansman ve teminat konuları var.ancak bunlar çözülürse bir tahminde bulunulabilir.Biyogazın kullanımının daha yeşil ve yaşanabilir bir dünya için işlevi nedir?

Kayhan Kalelioğlu: En önemli faydası pislik içinde çiftlikler, köyler ve kasabalar azalır. Çevredeki hayvansal atık kokuları azalır. Birçok zararlı uçucular ve kemiriciler azalır. Metan gazı azalır. Isı ve elektrik üretimine katkısı dolayısıyla, hava kirliliği azalır. Temiz, yaşanabilir ve gelir getirici ortam sağlandığında, çocuklar babalarının tesislerini devam ettirmek için çaba sarf edebilirler. Büyük şehirlerde sıkıntı çekmekten kurtulabilirler.

Hasan Yiğit: Biyogazdan enerji üretiminde özel sektörün rolü nedir ve ne olmalıdır?

Kayhan Kalelioğlu: Biyogaz konusunda özel sektöre kesinlikle büyük pay düşüyor. Her şeyi devletin yapması alışkanlıklarından kurtulmak gerekir. Enerji Bakanlığı bu konuda, elinden gelen her şeyi yapmış durumda. İyi kötü bir YEK yasası var ve biyokütleye en yüksek alım fiyatı verdi. Lisanssız elektrik üretimi için kanunu ve yönetmeliği çıkardı.10 sene alım garantisi verdi. Türkiyede hangi sektörde 10 sene buyunca gelirinizi tahmin edebilirsiniz. Özel sektör artık, kısa vadeli kar hedeflerini revize edip, atık sektörüne gereken ilgiyi göstermelidir.

 Hasan Yiğit: Kayhan Bey, son bir sözünüz varmıdır?

Kayhan Kalelioğlu : Evet, “Özel sektör artık, kısa vadeli kar hedeflerini revize edip, atık sektörüne gereken ilgiyi göstermelidir.”

Yorumlar kapalı.